SÜNEN EBU DAVUD

Bablar    Konular    Numaralar  

TALAK BAHSİ

<< 2226 >>

NUMARALI HADİS-İ ŞERİF:

 

حَدَّثَنَا سُلَيْمَانُ بْنُ حَرْبٍ حَدَّثَنَا حَمَّادٌ عَنْ أَيُّوبَ عَنْ أَبِي قِلَابَةَ عَنْ أَبِي أَسْمَاءَ عَنْ ثَوْبَانَ قَالَ قَالَ رَسُولُ اللَّهِ صَلَّى اللَّهُ عَلَيْهِ وَسَلَّمَ أَيُّمَا امْرَأَةٍ سَأَلَتْ زَوْجَهَا طَلَاقًا فِي غَيْرِ مَا بَأْسٍ فَحَرَامٌ عَلَيْهَا رَائِحَةُ الْجَنَّةِ

 

Sevbân'dan; demiştir ki: "Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem;

 

"Zorunluluk olmadan boşanmaya kalkan bir kadın'a cennet kokusu haramdır" buyurdu"

 

 

İzah:

İbn Mâce, talak; Tirmizî, talak; Dârimî, talak; Beyhakî, es-Sünenü'l-kübrâ, VII, 316; Hakim, el-Müstedrek, II, 200. de bu hadisi tahric ettiler.

 

.... kelimesi, sözlükte soymak, çekip çıkarmak manalanna gelir.  Istılahta ise,, "kadının bir bedel karşılığında evlilik bağından kurtulması" demektir. Hul'u kelimesi maddi bağla­rı izâle hususuna kullanıldığı gibi manevî bağların izâlesinde de kullanılır. Meselâ bir elbiseyi soyup çıkarmak için hul'u kelimesi kullanıldığı gibi nikah bağım çözmek için de hul'u kelimesi kullanılır. Eşler aralarındaki yakın ilgiden dolayı birbirlerinin elbisesi mesabesinde bulunduklarından bu manevî elbiseyi üzerlerinden soyup çıkaran dinî muameleye "hulu" adı verilmiştir.

 

Hul'u eşler birbirleriyle anlaşamadıkları ve her birisi diğeri için çekil­mez bir yük haline geldiği zaman onları içinde bulundukları cehennemi hayattan kadını kurtarmak için meşru kılınmıştır. Çünkü erkek böyle bir durumda karısını boşayarak ondan kurtulabilirse de kadının böyle bir şansı her zaman için mevcut değildir. İşte kadına da böyle bir şans vermek için hul'u meşru kılınmıştır. Bu sayede kadın anlaşamadığı kocasından kurtu­lur. Erkek de ondan alacağı meblağ ile maddî zararını telâfi edip tekrar evlenme imkanını elde eder.

 

Şurasını da unutmamak gerekir ki hul'u'da eğer geçimsizlik erkekten geliyorsa, kadından bir meblağ alması, kazaen caiz ise de diyâneten helâl değildir. Eğer geçimsizlik kadından geliyor ise kocanın mehir olarak verdi­ği meblağdan fazlasını alması kazaen caiz ise de diyâneten mekruhtur.[Ö. N. Bilmen, Istılâhat-ı Fıkhiyye, II, 270.]

 

Hul'u, kitap, sünnet icma-i ümmet ile sabittir. Kitaptan delili "...ka­dınlara vermiş olduğunuz, birşeyi geri almak helâl değildir, meğer ki kan ve koca Allah'ın çizdiği sınırlara (karşılıklı haklara) riâyet edememekten korkarlar. Şayet onlann ilahî sınırlara riâyet edemeyeceklerinden korkar-sanız -zevcenin- kurtulmak için bir şey vermesinden ikisi için de günah yoktur."[Bakara 229.] âyet-i kerimesidir. Sünnetten delili ise, şu hadis-i şeriftir; Sa­bit b. Kays'ın karısı Rasûlullah (s.a.v.)'e gelerek şöyle dedi:

 

Ey Allah'ın Rasûlü, Sabit b. Kays'ın ne dinine ne de huyuna bir-diyeceğim var, fakat müslümanlıkta küfrân-i nimetten (veya küfür derece­sinde bir hata işlemekten) çekmiyorum. Rasûlullah (s.a.v.) sordu:

 

"Bahçesini geri verecek misin?"

 

Evet diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Nebi (s.a.v.) Sabit'e}

 

"Bahçeyi kabul et ve onu boşa", buyurdu. Buharî, talak; Nesâî, talak

 

Metinde geçen "cennet kokusu haramdır" cümlesi, hul'u talebinde bulunan bir kadının cennet kokusunu duymaktan mahrum kalacağı mana­sına gelebileceği gibi cennet kokusunu ilk duyan salih mü'minlerden ola­mayacağı manasına da gelebilir.

 

Eşler arasında geçimsizlik zuhur ettiği zaman aralarını bulmak üzere iki tarafın akrabasının araya girip onları anlaştırmak üzere çaba gösterme­leri sünnettir, fakat bu çabalar da semeresiz kalırsa, o zaman talak veya hul'u yoluna başvurularak evlilik hayatına son vermeleri caizdir. Nitekim "Eğer (karı kocanın) aralarının açılmasından endişe duyarsanız erkeğin ailesinden bir hakem ve kadının ailesinden bir hakem gönderin, bunlar arayı düzeltmek isterlerse, Allah onlann arasını bulur. Çünkü Allah herşe-yi bilendir, haber alandır"[Nisâ 35] buyrulmuştur. Eğer hakemler bu teşebbüslerinde kadın ya da erkekden birinin zulm yaptığını tesbit ederlerse, onun bu zul­müne engel olurlar ve eğer onu zulmünden vazgeçirmenin imkânsız olduğu­nu görürlerse, buna engel olması için hâkime müracaat ederler. Hâkim vekâletlerini almadıkça onlann nikâhına son veremez. Hasan el-Basrî ile Ha­nefi uleması, imam Ahmed ve Şafiî bu görüştedirler.